Bu durum tutkulu ve gözü kör aşkı romantiklerin icat etmediğini, onun zaten varolduğunu göstermiyor mu?
Evliya Çelebi için şöyle bir hikaye anlatılır. Rüyasında Muhammed peygamberi görünce, “Şefaat ya Resulallah” diyeceği yerde, heyecandan dili sürçerek, “Seyahat ya Resulallah” demiş ve bu yüzden ömrü seyahatlerle geçmiştir. Bu hikaye kısmen yanlıştır. Çelebi dili sürçünce “Seyahat ya Resulallah” dememiştir; gerçekte "Mülâvata ya Resulallah" demiştir. Ve o günden sonra tüm hayatını oğlancılığa vakfetmiştir.
Tabii ki. Onlar sadece bu güçlü hisleri popülerleştiriyorlar. Sorun, güncel uzun süreli birlikteliklerin, popülerleşen bu hisler üzerine bina edilmesi.
Biz ayrıldık dostlar. Sağlık olsun her şey çok güzeldi. Bu sohbet dahi bir anımız... Efkarlik müzik önerisi alınır.
Keşke doğru tahmin etmiş olmasaydım. Efkarlık olarak ise hard rock öneririm. Sent from my fridge using Tapatalk
Ne yaşandıysa bir muhtemel aşk için yaşanmadı mı? E o zaman... --- Arka arkaya mesajlar birleştirildi, 30 Ekim 2021 --- Yalnız bi dakkaa.. Bunları fazla ciddiye almamıştım ammaa.. Bunlardan sonra biraz endişelenmedim değil. O nedenle her türlü karamsarlık ihtimaline karşı yazıyorum: Hayatın tıpkı bir holywood filmi gibi inişli çıkışlı olduğunu unutmamak lazım. Süper kahraman filmi de olsa, romantik komedi de olsa, biyerde mutlaka her şeyin kötüye gittiği, dip yaptığı bir sahne olur ama filmin sonunda her zaman mutluluk vardır. Filmin ortasında çıkanlar, sonundaki keyifli sahneleri kaçırırlar. Kötü günler gelip geçer o yüzden ne olursa olsun, yaşamaya mecbursun...
Geçmiş olsun. Bu arada daha çok gençsiniz. Mutlaka acı çekiyorsunuzdur, lakin yıllarca süren mutsuz bir evlilik inanın çok daha beter. Velhasıl günümüzde ayrılma değil, ayrılmama sorunu olduğunu düşünmekteyim. Yalnız kalanları avutmak için söylenen "illa ki birini bulursun" lafı da boş değil. Biz şimdilik beraberiz. Canım cicim sevgilim modunda devam ediyoruz, lakin hâlâ birbirimizi tanımadığımızın bilincindeyiz. Bir sorun çıkmazsa 3 günlük bir seyehate çıkacağız bu hafta. Orada az çok "tamam mı devam mı" belli olur diye düşünüyorum. Hava alanında "business or pleasure" diye sorarlarsa ne diyeceğimi bilemiyorum açık söylemek gerekirse
Ben de bu konuda bir iki şey söylemek isterim. Öncelikle bu sadece birlikte uyumlu olacağın kişiyi bulma işi değil. Aynı zamanda uyumlanabilmeyi öğrenme işi de. Ben, "aynı evde kendinin aynısıyla uyumlu yaşayabilir misin" diye sorduğumda, çoğu kişi "ben kendim gibi birisiyle geçinemem" diyor. Kendiyle geçinemeyen başkasıyla da geçinemez. Diğer nokta, videoda anlatılanlara çok büyük oranda katılmakla birlikte (bunları düşüneli çok oldu), işin doğasında bir "kendini kaptırmak" var. Bize enerji veren ve aşık hissettiren şey bu şey. Bunu tatmak için uğraşıyoruz. Ben de fi tarihinde aşk acısı çekmemek (ve uyumlu birliktelikler) üzerine bir sistem kurmuştum, bunu anlattığım bir bayan arkadaşım "iyi de sen bu şekilde yaklaşırsan olaya, hiç aşık olamazsın ki" demişti. Yani çok güzel "iş ortaklıkları" kurabilir ve "uyumlu çalışan/yaşayan partnerler" olabilirsiniz ama işin bir de bu yönü var. Neyse ki, denge eğilimim ağır bastığı için, işin karşıt yönünü de ihmal etmeme özelliğim de var. Bu yüzden kendini kaptırma olayına bir %50 ayırmanızı öneririm. Zaten bu konularda hiç düşünmemiş kişinin doğal eğilimi budur (%50 değil de, %100 ayırır tabii). Yani bence romantikler falan sarmadı bunu başımıza. Bu hep böyleydi, hep böyle olacak. Romantizm doğmuş olmasaydı da, bizdeki bu doğal eğilimle birgün tekrar doğardı. Bunsuz aşktan zevk/heyecan alamazsınız. Düzenli yürüyen bir ilişkiniz olur sadece. Oysa biz bir filmi/oyunu "kendimizi kaptırarak" izlersek/oynarsak zevk alırız. Sürekli bunun bir film/oyun olduğunu kendimize hatırlatırsak pek bir zevk/heyecan yaşayamayız olasılıkla. Yani tümüyle öyle de olmuyor, tümüyle böyle de olmuyor, bence.
Romantikler sebep değil, kaynak. Günümüzde "birbirini olduğu gibi kabul etme", "konuşmadan anlaşabilme" gibi saçmalıkların kabul görmesinde sanatın (müzik, sinema, vs.) payı büyük, kaynağı ise romantiklere dayanıyor. Romantikler olmasaydı yine böyle olur muydu? Belki. Lakin içinde yaşadığımız dünyada sebep olmasa da kaynak onlar. Ve onların yaşadıkları hayat bizimkilerden çok çok farklı. Vurgulanan asıl nokta bu. Bu doğru değil bence. İki nörotik insan geçinemez. Ancak nörotik biri, pozitif ve müsamahali biriyle geçinebilir. Ancak bence şu doğru: Kendi içinde mutlu hissetmeyen, kendiyle barışık olmayan bir insan, bir birlikteliğe çok katkı sunamayabilir.
Aşık olma olayında; karşıdaki insanı görmek yerine, kafamızda yarattığımız imaja/ideale aşık oluruz daha çok. Ve buna inandığımız sürece de işler yolunda gider. Yani alıntıladığım kısım saçmalık değil, yaşanıyor bunlar. Ama sürekliliği sağlamak... İşte o ayrı konu. Bunlar bizden geliyor, kaynak da sebep de biziz. Romantizm ve diğer romantik ilişkilerde yaşananlar ise sonuç. Siz bu konu üzerine düşündüğünüz ve bir sürü şey öğrendiğiniz halde neden "canım cicimler havada uçuşuyor" sizce? Sahte mi, içinizden gelmiyor mu, sadece karşıdakine uyum mu sağlıyorsunuz? Yoksa hoşunuza mı gidiyor, içinizde bir yer bundan hoşnut mu oluyor? Eğer bunların anlamsızlığına tümüyle ikna olmuş iseniz, karşınızdakini de ikna eder ve bir daha bu "tuzağa" düşmezdiniz, değil mi? --- Geçinebilme olayında ise; geçinen taraf pozitif ve müsamahalı olan, diğeri ise tolere edilen. İlişki dengesizse de bir süre sürebilir ama buna geçinmek denir mi, o ayrı konu.
Saçma olması, var olmadığı anlamına gelmiyor. Tabii ki varlar ve çok zevkli duygular. Müptela olunmuşken zevki çıkarılmalı da. Saçma olan bu duygular üzerine uzun soluklu bir birliktelik inşa etmek, bu duyguların devam edeceği fantazisine kapılmak. Çünkü "infatuation" en fazla 2 yıl süren geçici bir duygu. Videonun vurgusu da bu nokta.
Bu aşk-meşk olaylarında erkek tarafı ipin ucunu kaçırırsa, varacağı nokta eninde sonunda "beybiliboy mertebesi" oluyor. Robert Del Naja (a.k.a. Banksy), Inertia Creeps'te buna benzer bir şeyler söylüyordu: Toy-like people make me boy-like...
Eeeyy Tidal sen nelere kadirsin Konusu gelmişken birçok "bilir" kişinin söylediği gibi ben de aşkın bir hastalık olduğuna inananlardanım. 3S kuralı olan sevgi - saygı - sadakat ile aşkın çok çok üstünde bir beraberlik kurtulacağına inanıyorum. Bu üçünden birinin olmadığı birliktelikler âşıkları bile ayırır. Birlikteliklere biraz da çıkar gözüyle bakmak gerektiğini düşünüyorum. İnsan biraz bencil olmalı. Bir erkek sadece sevdiği için değil, sebeplerin arasına belki bir de taze güzel yemek için birlikte olmalı. Kadın da keza öyle, dünya zevkleri için beraber olabilir. Birlikteliklikte her iki taraf da bunların farkında olur ve saygı ile yaklaşabilirse sevmese de sever, saygısı yoksa da duyar. Şahsen ben özellikle evliliklerde saygının, sevgiden daha önemli olduğu düşüncesiyle evlendim. Allah utandırmaz inşallah, saygının olduğu yerde her şeyin dahal kolay ilerlediğini görüyorum. @zxc hocamın dediği bir kelimeye çok takıldım, "ayrılamama". Gerçekten en büyük sorun bu. İnsan yine bencil olup yalnızlığı seçebilmeli. Duyguların hayatına "sevdiği kişi"nin müdahalesine izin vermeme kararı alabilmeli. Gece karanlıkta tehlikeyi goeunve yol değiştirir gibi arkaya bakmadan gidebilmeli insan. Ah Tidal, patlat bi Anathema, kendimize gelelim
Üç günlük tatil geçti. Malesef kavga edemedik. Uyumlu olduğumuzu daha iyi anladık. Evlenecez galiba...
Bizim tayfa için karşılıklı uyum ; tatilden çok , Stereo faturasına beraber bakınca daha çok ortaya çıkıyor , gibi sanki Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Guzel nokta. Benim de katildigim onerisine gore herkes kendi parasindan mesul. Birlikte harcamalarda hersey yari yariya. Avrupa usulu Gerci ikimiz de Avrupali degiliz ama olsun. Bir de laf aramizda ceyiz, dugun, balayi, yuzuk dahi istemeyen birini bulmusum, ugruna Meridianlar, Dynaudiolar, Bower & Wilkins'lar feda olmasin da n'olsun yahu?